Sakız Adası Gezisi - Chios Island

Ege Denizini çok severim, özellikle de bakir koylarının masmavi sularında yüzmeye bayılırım. Eee diyeceksiniz şimdi kim sevmez? O zaman o bakir koyları nerede bulacağız, bütün mesele burada.

İşte tam da bu yüzden bu sene hep gitmek istediğim adalardan biri olan Sakız'a, yine kızımla bir tatil planı yaptık. Plan aşamasındayken, biz de katılırız diyen, yurt dışında yaşayan çok sevdiğim bir arkadaşım ve kızı da olunca tarihlerimizi yine herkese uyacak şekilde ayarladık. Tabi gelen arkadaşım ve kızı, senelerdir fırsat buldukça birlikte tatil yapmaktan keyif aldıklarımız olunca, daha plan aşamasında bu tatilin de çok keyifli geçeceği belli olmuştu.

Hemen internetten ada hakkında bilgi toplayıp, ulaşım konusunda alternatiflerin ve kalacak yerlerin araştırmasını yaptım. Gördüm ki, adada araba olmazsa pek hareket imkanınız olmuyor ve kalacak yer olarak da merkezi veya kalabalık yerleri tercih etmek zorunda kalabiliyorsunuz. O zaman da kafa dinlemek için çok uygun tercih yapmamış oluyorsunuz.

Bu yüzden, araba kiralamanın en doğru çözüm olduğu kararına vardım. Öncelikle kalacak yer olarak, merkezden çok da uzak olmayan ama merkezde de olmayan bir otel tercihi yaptım.

homely-studios, yorumlara bakınca hem fiyat hem memnuniyet açısından bizim için uygun bir yer olarak göründü gözüme ve hemen rezervasyonu iki oda olarak yaptım. Ardından araba kiralama şirketlerinin internetteki sayfalarında araştırma yaparken, whatsapp üzerinden (rezervasyon esnasında iletişim için telefon numaramı bırakmıştım) otelden gelen mesajla araba kiralamayı düşünürsek yardımcı olabileceklerini belirttiler. Olumlu yanıt üzerine adadaki araç kiralayan firmalarla iletişime geçip, günlüğü 40 Euro otomatik vitesli bir araç için fiyat verdiler. İnternet üzerinden düz vites araçlar için bile 100 Euro civarı fiyatları görmüşken bu bana çok uygun göründü ve hiç pazarlık yapmadan kabul ettim.
Böylece hem otel hem de araba işimiz hallolmuş oldu.
Bu arada otel için de gecelik 50 Euro ödemiştik (iki kişilik oda fiyatı - kahvaltı istenirse kişi başı + 7,5 Euro)

Böylece, otel memnuniyeti, daha rezervasyon aşamasında aldığımız yardımlarla başlamış oldu.

Sıra ulaşımı ayarlamaya gelmişti. Öncelikle arkadaşlarımızın yurt dışından gelecek olması nedeniyle onların geliş saatine uymadığı için bir gün sonrası için sabah 9'daki Turyol seferine bilet alabildik. Gidiş-dönüş 25 Euro da Turyol biletlerimize vermiş olduk (internet üzerinden alınca 5 euro indirimli oldu).

Pazar sabahı olmasına rağmen pasaport kontrol noktası çok kalabalık olmadığı için çabuk bir şekilde çıkış yapıp, Turyol motorunda yerimizi aldık. Yarım saatlik keyifli bir yolculuk sonrası Sakız adasına varmıştık ve anlaştığımız üzere, Mr. Apostolos gümrük çıkışı kiralık aracımızı teslim etmek üzere bizi bekliyordu.

Aracımızı alıp, otele giderek odalarımıza yerleştık.  Bu arada, İngiltere'den gelen arkadaşlarımıza son anda bir İngiliz arkadaşları da eklenince toplamda beş kişi olmuştuk ve iki odayı 3 + 2 şeklinde tutmuştuk. Otele vardığımızda otel sahibinin yaptığı bir güzellikle karşılaştık. Grubu bölmemek adına iki odayı da yan yana olacak şekilde, ikisini de 3 kişilik odalardan verdi. Böylece kızım ve ben de üç kişilik olan ve önünde geniş bir terası olan , büyük bir odaya yerleşmiş olduk.

Veee kısa bir dinlenmenin ardından koyları keşfetmek üzere arabamıza atlayıp çıktık yola. Arabamızda Tarkan'ın son müzikleriyle kıvrım kıvrım ada yollarında bir tepelere tırmandık bir koylara indik, bu yol boyunca çok güzel manzaralar bize eşlik etti. Durabildiğimiz yerlerde de fotoğraflamaya çalıştık bu güzellikleri.

sakız adası, chios island, yunan adaları


Ve ilk gün denize girmek için, Lithi Beach'i seçtik. Lithi köyüne 1 km mesafede ve adanın güney batısında bir koy olan Lithi'de plaj ince kumluk iken deniz içinin aynı oranda kumluk olmaması acaba sahile kumlar dışardan mı getirildi diye düşündürüyor insanı. Denizin çok kumluk olmamasının bir avantajı olarak suyun her zamana berrak kalmasını söyleyebiliriz.

Bu güzel koyun bir diğer avantajı da, plaj boyunca sıralanmış olan otel, restoran veya kafelerin hepsinin sahilde şemsiye ve şezlonglarının olması ve bunları gelen müşterilerin herhangi bir ödeme yapmaksızın kullanabiliyor olması. İstediğin yere oturuyorsun ve kimse de sana şunu ödeyeceksin veya bizim restorandan yiyip içeceksin diye dayatmıyor. Ve hemen plajın arkasındaki bu işletmelerin  tuvaletini kullanabiliyorsun. Plajda zaten duş ve kabinler mevcut ve herhangi bir ödeme gerekmiyor.

Ve restoranlarda güler yüzlü servisle birlikte, Türk turistlerin çokluğundan olsa gerek, belli başlı Türkçe kelimeleri bildikleri için sipariş alırken başka bir dil konuşmadan da siparişinizi rahatlıkla verebiliyorsunuz.

Biz, öğle yemeğini Ta TriaAdelphia'da yedik, oysaki başka işletmenin şezlonglarını kullanıyorduk.
Menü çok zengin, servis yapan elemanları canla başla çalışıyorlardı ve epey yoğun bir restorandı.

Lithi Beach

Günümüzün geri kalanını bu güzel koyda bol bol yüzerek geçirdikten sonra akşam otelimize dönüp, akşam yemeği için hazırlandık ve otelden aldığımız tavsiyeyle (çok yorgun olduğumuzdan fazla uzaklaşmak istemedik otelden) otel ve liman arasında bir tavernayı tercih ettik.
Harika bir manzara ve güzel mezelerin (meze çeşitlerinin daha bol olduğu restoranlar da var adada) olduğu Myloi Fish Tavern'de bu güzel manzaraya karşı yedik yemeğimizi.

Myloi Fish Tavern'deki masamızın manzarası
İkinci gün, sabah kahvaltımızı otelde aldıktan sonra, ilk olarak Orta Çağ döneminden bozulmadan kalabilen  Pyrgi köyüne yola çıkıyoruz. Daracık yollardan geçerek gittiğimiz bu köyün turistleri çekmesinin en büyük nedeni eski dönemlerden korunmuş olarak kalması ve evlerinin yüzeylerinin siyah-beyaz olarak geometrik şekillerle el boyaması süslemeleri olduğunu söyleyebiliriz.

Dış yüzeyi siyah-beyaz geometrik el boyaması olan köyün merkezindeki kilise

13. -14. yy. Bizans döneminden kalma kilisenin yanı sıra daha bir çok kilisesi olan bu köyde yaşayan insan nüfusu çok az, evlerin bir çoğu yurt dışında veya ada dışında yaşayan sadece yazları adaya gelen Yunanlılara ait.

Bizans dönemi kilisesi

Duvar boyamaları
Köyün daracık sokaklarını arşınladıktan sonra, sıcağa daha fazla dayanamayıp kendimizi adanın en güzel koylarından olan Mavra Volia (Black Rock) 'a atıyoruz.
Emporio kasabasının yakınındaki bu koy, siyah volkanik taşlardan oluşan ve koyu mavi denizi ile inanılmaz bir ambians oluşturan, yüzerken koyun ardındaki dağın varlığı ile kendinizi tüm yaşamdan soyutlanmış hissedebileceğiniz müthiş güzel bir koy. Son yıllarda üst üste Yunanistan'ın en güzel koyu seçilmiş olması boşuna değil.
Mavra Volia Beach

Mavra Volia Beach

Fotoğraflardan da görüleceği üzere, işletmenin olmadığı (sadece büfe tarzı bir işletme ve duşlar var) bu koy aslında iki koydan oluşuyor, birinin ardında ağaçlardan oluşan doğal gölgeleri kullanabilirken, diğerinde de arkadaki büyük kaya parçasının gölgesi öğleden sonra plaja düşüyor. Çok kalabalık olmaması sebebiyle biz bu konuda sorun yaşamadık. Çakıllı bir sahil olması nedeniyle sanırım konfor meraklısı olanlar için tercih edilmediğinden olsa gerek, sakin bir koydu. Ama benim için bir numara bir yer... Sakız adasına tekrar gidersem eğer, her gün Mavra Volia'da denize girmeyi tercih edebilirim.

Akşam olmasıyla birlikte otele dönüp, akşam için müzikli bir restoranda günü tamamlamak üzere yola koyulduk.
Bu defa limanda (İzmir kordon boyu gibi düşünebilirsiniz) dizi dizi balıkçı restoranların olduğu cadde boyunca gözümüze Ta Delfinya'yı kestirdik. İşletmecisinin ve çoğu çalışanının Türk olduğu bu restoranda çalışan herkes iyi kötü Türkçe konuşup, Türk müşterileri çekmek için ellerinden geleni yapıyorlar. Hatta Yunanca'nın yanı sıra Türkçe'nin de eşit ağırlıkta yazılı ve sözlü iletişimde kullanılması işinizi kolaylaştıran bir faktör. Bu arada yanımızdaki İngiliz arkadaşımıza (menüde İngilizce kullanılmaması nedeniyle) tüm açıklamaları yapmak durumunda kalmamız da işin başka bir boyutu oldu.


Genellikle merkezdeki restoranların fiyatlarının adadaki koylarda bulunan restoranlardan daha pahalı olduğunu duymuştum ama bizim denediğimiz tüm restoranlarda fiyatlar ortalama olarak çok yakındı birbirine. Lıthi Beach, Liman ve civarında gitmiş olduklarımızı karşılaştırabiliyorum sadece.

Ta Delfinya'da servisten, yemeklerden ve müzikten memnun kaldığımızı da eklemem lazım buraya. Yorucu bir günü böyle güzel sonlandırmamıza vesile oldular.



Üçüncü günümüzün sabahında kahvaltımızı bir gün önce marketten yaptığımız alışverişle kendi mutfağımızda hazırlayıp, geniş terasımızda hep birlikte yaptık ve çok da keyifli oldu.

Yolumuz üzerindeki My Market zincirlerinden rahatlıkla ve fazla zaman kaybetmeden günlük alışverişimizi yapıp gittiğimiz koyların bakir olması sebebiyle yaşanacak açlık krizlerine de çözüm bulunmuş oluyordu böylece. Ve bir gün öncesi Mavra Volia 'da çok işimize yaradı. Üçüncü günün sabahında da kahvaltı sonrası, yolumuz üzeri yine aynı şekilde My Market'e uğranıp, günlük nevalemizi alarak yola koyulduk.
Bu sabah da Orta Çağ!dan kalma köylerden olan ve halen yoğun bir nüfusun yaşadığı Mesta Village'a gidiyoruz.



Çok iyi korunmuş, Bizans döneminden kalma (13. - 14. yy), özellikle Türklere ve korsanlara karşı korunma amaçlı birbirine çok yakın yapılmış evlerden oluşan bir kale köy havasında Mesta köyü.


Daracık sokakları tıpkı bir labirent gibi sizi tüm köyün içinde dolaştırırken kaybolsanız bile sonunda o güzelim taş evlerin arasındaki yaşamın nefesini hissederek geçireceğiniz zamanın farkına dahi varmayacaksınız.



Mesta Village'tan yüreğimizi orada bırakarak ayrılırken, adanın güzel koylarından bir başkasını keşfetmek üzere yola koyulduk. Bu defa keşfedilen koy yine çok bakir koylardan biri olan Katofana Bay.

Katofana Bay

Hemen derinleşmeyen hatta gittikçe derinleşse bile sonra tekrar sığlaşabilen bir denizi var. Upuzun kumsalı yürüyüş yapmak için çok uygun. Hem geniş bir sahili hem de arkasında dağların olması ve hiç bir yerleşim belirtisi olmaması size kendinizi medeniyetten uzak ama cennet bir köşede yaşadığınızı düşündürüyor.


Üçüncü günün akşamında, sabah kahvaltıda çok keyif aldığımız terasımızda yemek yemeye karar verdik ve otele dönüşte uğradığımız marketten hazır pişmiş bir tavuk, çeşitli mezeler ve bira ile şarap aldık. El birliği ile hazırladığımız masamızda o akşam hem yemeğimizi yedik hem sohbet ettik hem de hepimiz sırayla en sevdiğimiz müzik parçalarını açtık ve hep birlikte dinledik. Arkadaşlarla tatil yapmanın keyfi anlatılamaz ve hiç bir pahalı restoranda yemek yemeye benzemez. İyi ki varlar ve hayatımızdalar.

Dördüncü ve son günümüzde yine kahvaltımızı terasımızda hazırlayıp yaptıktan sonra bavullarımızı toplayıp resepsiyona bırakarak son günün tadını çıkartmak için nispeten daha yakın ama daha kalabalık ve merkezi bir koya gitmeye karar verdik.

Karfas, daha çok çocuklu ailelerin tercih ettiği ve otellerin , pansiyonların ve restoranların oluşturduğu bir yerleşim yeri. Bu nedenle ulaşımın kolay olması ve her ihtiyaç duyulanın bir arada olması nedeniyle çok rağbet gören ve bilinen bir turistik kasaba.

Sahilde yine sistem aynı, şemsiye ve şezlongları istediğiniz gibi hiç bir ücret ödemeden kullanabiliyorsunuz. Hatta şemsiye direklerine asılmış olan yiyecek ve içecek menülerinden istediğinizi seçip siparişinizi ayağınıza kadar isteyebiliyorsunuz. Tabi medeniyetin içinde olmanın bedelini de ödüyorsunuz. Incecik kumlarla kaplı sahilinde şezlongunuzda uzanırken yanınızdan koşarak veya yürüyerek geçenlerin ayaklarından havalandırdıkları kumlardan nasibinizi almanız an meselesi. Eh bu kadar bakir koyları dolaşınca insan, medeniyete alışmak zor oluyor.


Karfas Beach

Günün tamamını burada bol bol yüzüp, güneşlenerek geçiriyoruz.
Akşam saat 18:00 deki feribota binecek şekilde önce otele uğrayıp valizlerimizi alarak, limana gidiyoruz ve aldığımız gibi arabamızı teslim ederek, Çeşme'ye doğru yola çıkıyoruz.
Dört günlük kısa ama dolu dolu geçen çok keyifli bir tatilin ardından tekrar gelmek üzere Sakız'a elveda diyoruz.



Comments

Popular posts from this blog

Schaffhaosen & Rheinfall Gezisi

Bern Gezi Notları

Lozan & Montrö Gezisi